Egosal zihnin ayrılmaz bir parçası olan duygusal acının bir başka veçhesi de derinlere-gömülü bir yoksunluk, bir eksiklik, bir bütün-olmama duygusudur. Bazı insanlarda bu bilinçli, diğerlerinde bilinçsizdir. Eğer o bilinçliyse, tedirginlik ve sürekli olarak değerli olmadığını ya da yeterince iyi olmadığını şeklinde tezahür eder. Eğer o bilinçsizse, sadece dolaylı olarak şiddetli bir arzu, istek ve ihtiyaç olarak hissedilir. Her iki durumda da, çoğunlukla, insanlar içlerinde hissettikleri bu boşluğu doldurmak için ego’nun-doyumunun ve özdeşleşecek şeylerin peşine düşerler. Böylece onlar temelde kendilerini daha iyi hissetmek, daha tamam hissetmek için malın-mülkün, paranın, başarının, gücün, ünün ya da özel bir ilişkinin peşine düşer, bunlar için uğraşıp çabalarlar. Ama, onlar tüm bu şeylere eriştiklerinde bile, çok geçmeden boşluğun hala orada olduğunu, onun dipsiz bir kuyu olduğunu anlarlar. O zaman başları gerçekten dertte olur, çünkü artık kendilerini aldatamazlar. Eh, aldatabilirler de ve bunu yaparlar da, ama bunu yapmak giderek zorlaşır.
Egosal zihin yaşamınızı yönettiği sürece, gerçekten rahat ve huzur içinde olamazsınız; siz-istediğiniz şeyi elde ettiğiniz, bir arzunuzu doyuma uğrattığınız o kısa zamanlar dışında-doyum içinde olamazsınız. Ego bir şeyden alınan bir benlik duygusu olduğundan, o dışsal şeylerle özdeşleşmeye ihtiyaç duyar. O sürekli olarak hem savunulmaya hem de beslenmeye ihtiyaç duyar. En yaygın ego özdeşleşmeleri mal-mülk, yaptığınız iş, toplumsal statü ve itibar, bilgi, eğitim, fiziksel görünüm, özel yetenekler, ilişkiler, kişisel ve ailesel geçmiş, inanç sistemleri ile ve ayrıca siyasi, milliyetçi, ırkçı, dini ve diğer ortak özdeşleşmelerle ilgilidir. Bunların hiçbiri siz değildir. Siz bunu korkutucu bulmuyor musunuz? Ya da bunu bilmek bir çare olabilir mi? Siz tüm bu şeyleri er ya da geç bırakmak zorunda kalacaksınız. Belki siz henüz bunu inanılması güç bir şey olarak görüyorsunuz ve ben kesinlikle sizden kimliğinizin bu şeylerde bulunamayacağına inanmanızı istemiyorum. Siz bunun gerçeğini kendiniz bileceksiniz. Siz bunu en geç ölümün yaklaştığını hissettiğinizde bileceksiniz. Ölüm siz olmayan her şeyin soyulup gitmesidir. Yaşamın sırrı “ölmeden ölmek” ve ölüm diye bir şey olmadığını görmektir.
Bir nesnenin düşüncesi nesnesin kendisi olmadığıdır. Ama bu önemli gerçeği kavramış olmak sıra kendi hakkımızdaki düşünce ve duyularımıza gelince birdenbire işe yaramaz hale geliyor. İçimizdeki bu hareketler kendilerini ne olarak adlandırıyorlarsa gerçekte o olduklarına inanıyoruz. Örneğin biri kendini üzgün hissetmezken Üzgünüm! diye düşünür. Tabii ki gerçek bir hüzün duygusu olabilir. Ancak gerçekte orada üzgün hiç [...]
YAPILAN BEŞ EGZERSİZLE YAŞLANMA SÜRECİNİN NASIL TERSİNE ÇEVRİYOR Beş hareket, temel yaşamsal enerji, yani prana ilkesi üzerine kuruludur. Bu enerji elle dokunulamayan, ama yoğun bir yaşamsal güçtür, yaşamı denetim eden yaşam unsurudur. Beş hareketi düzenli olarak ve uygun sırayla çalışmak içinizdeki engin yaşamsal enerji kaynağını etkin hale getirir ve bu enerjinin beden-zihinde dolaşmasını sağlar. Bu, kişinin [...]
“Bedenimin verdiği mesajları sevgiyle dinliyorum” LOUİSE HAY Hayatta herşeyin olduğu gibi, beden de içsel düşünce ve inançlarımızın bir aynasıdır. Dinlemesini bilirsek bedenimiz daima bizimle konuşur. Bedenimizin her hücresi, düşündüğünüz her düşünceye, söylediğiniz her söze karşılık verir. Sürekli düşündüğünüz ve söylediğiniz şeyler, beden yapınızı, şeklini, sağlığını ve hastalığı oluşturur. Asık görünüşlü bir surata sahip kişi, bu [...]
Geçmiş, “sorumluluk” sözcüğünün güzelliğini yok etti. Bunu neredeyse göreve denk bir hale getirdik; aslında öyle değil. Görev, spirütel köleliğin bir parçası olarak gönülsüz bir şekilde yapılır. Büyüklerine olan görevlerin, eşine olan görevlerin, çocuklarına olan görevlerin. Bunlar sorumluluk değildir. “Sorumluluk” (responsibility) sözcüğünü anlamak çok önemlidir. Responsibility sözcüğünü bölelim: Response (tepki) ve ability (beceri). İki şekilde hareket [...]
ŞİMDİ’NİN GÜCÜ
Ego’nun Bütünlük Arayışı
Egosal zihnin ayrılmaz bir parçası olan duygusal acının bir başka veçhesi de derinlere-gömülü bir yoksunluk, bir eksiklik, bir bütün-olmama duygusudur. Bazı insanlarda bu bilinçli, diğerlerinde bilinçsizdir. Eğer o bilinçliyse, tedirginlik ve sürekli olarak değerli olmadığını ya da yeterince iyi olmadığını şeklinde tezahür eder. Eğer o bilinçsizse, sadece dolaylı olarak şiddetli bir arzu, istek ve ihtiyaç olarak hissedilir. Her iki durumda da, çoğunlukla, insanlar içlerinde hissettikleri bu boşluğu doldurmak için ego’nun-doyumunun ve özdeşleşecek şeylerin peşine düşerler. Böylece onlar temelde kendilerini daha iyi hissetmek, daha tamam hissetmek için malın-mülkün, paranın, başarının, gücün, ünün ya da özel bir ilişkinin peşine düşer, bunlar için uğraşıp çabalarlar. Ama, onlar tüm bu şeylere eriştiklerinde bile, çok geçmeden boşluğun hala orada olduğunu, onun dipsiz bir kuyu olduğunu anlarlar. O zaman başları gerçekten dertte olur, çünkü artık kendilerini aldatamazlar. Eh, aldatabilirler de ve bunu yaparlar da, ama bunu yapmak giderek zorlaşır.
Egosal zihin yaşamınızı yönettiği sürece, gerçekten rahat ve huzur içinde olamazsınız; siz-istediğiniz şeyi elde ettiğiniz, bir arzunuzu doyuma uğrattığınız o kısa zamanlar dışında-doyum içinde olamazsınız. Ego bir şeyden alınan bir benlik duygusu olduğundan, o dışsal şeylerle özdeşleşmeye ihtiyaç duyar. O sürekli olarak hem savunulmaya hem de beslenmeye ihtiyaç duyar. En yaygın ego özdeşleşmeleri mal-mülk, yaptığınız iş, toplumsal statü ve itibar, bilgi, eğitim, fiziksel görünüm, özel yetenekler, ilişkiler, kişisel ve ailesel geçmiş, inanç sistemleri ile ve ayrıca siyasi, milliyetçi, ırkçı, dini ve diğer ortak özdeşleşmelerle ilgilidir. Bunların hiçbiri siz değildir. Siz bunu korkutucu bulmuyor musunuz? Ya da bunu bilmek bir çare olabilir mi? Siz tüm bu şeyleri er ya da geç bırakmak zorunda kalacaksınız. Belki siz henüz bunu inanılması güç bir şey olarak görüyorsunuz ve ben kesinlikle sizden kimliğinizin bu şeylerde bulunamayacağına inanmanızı istemiyorum. Siz bunun gerçeğini kendiniz bileceksiniz. Siz bunu en geç ölümün yaklaştığını hissettiğinizde bileceksiniz. Ölüm siz olmayan her şeyin soyulup gitmesidir. Yaşamın sırrı “ölmeden ölmek” ve ölüm diye bir şey olmadığını görmektir.
Diğer Yazılar
VAZGEÇEBİLMEK
TİBETİN GENÇLİK PINARI
BEDEN VE HASTALIKLAR
OSHO DEĞİŞİM