Geçmiş, “sorumluluk” sözcüğünün güzelliğini yok etti. Bunu neredeyse göreve denk bir hale getirdik; aslında öyle değil. Görev, spirütel köleliğin bir parçası olarak gönülsüz bir şekilde yapılır. Büyüklerine olan görevlerin, eşine olan görevlerin, çocuklarına olan görevlerin. Bunlar sorumluluk değildir. “Sorumluluk” (responsibility) sözcüğünü anlamak çok önemlidir. Responsibility sözcüğünü bölelim: Response (tepki) ve ability (beceri).
İki şekilde hareket edersin; biri etki, diğeri tepkidir. Etki, geçmiş koşullarından kaynaklanır; mekaniktir. Tepki ise varlığından, farkındalığından ve bilincinden gelir; mekanik değildir. Tepki verme becerisi, büyümenin en önemli ilkelerinden biridir. Hiçbir düzeni ya da komutu izlemezsin, sadece farkındalığını izlersin. Bir ayna gibi, durumu yansıtıp ona tepki vererek yaşarsın; hafızandan ya da geçmişteki benzer tecrübelerden değil. Tepkilerini tekrarlamazsın, bu anda, yeni, taze bir şekilde hareket edersin. Ne durum eskidir, ne desenin tepkin. Her ikisi de yenidir. Bu beceri, isyanın niteliklerinden biridir.
Dünyadan vazgeçerek, ormanlara, dağlara kaçarak, bir öğrenme fırsatından kaçarsın. Himalayalarda bir mağarada, hiçbir sorumluluğun olmayacak. Ama unutma, sorumluluk olmadan büyüyemezsin. Bilincin olduğu yerde kalır. Gelişmek için, sorumluluğun zorluklarıyla yüzleşilmeli, karşılaşılmalı ve onlar kabullenilmelidir.
Kaçaklar korkaklardır. İsyankarlar değil. Gerçi bugüne kadar onların isyankar ruhlar olduğu öğretildi. Ama değiller, onlar sadece korkaktırlar. Yaşamla baş edemezler. Zaaflarını, kırılganlıklarını bilirler ve kaçmanın daha iyi olduğunu düşünürler; çünkü o zaman zaaflarınla, zayıflıklarınla yüzleşmek zorunda kalmazsın. Hiçbir zorluk yaşamazsın. Ama zorluklar olmadan, nasıl büyüteceksin?
Hayır, isyankar dünyadan ve toplumdan vazgeçmez. Ama başka şeylerden kesinlikle vazgeçer. Ona, toplum tarafından empoze edilen sözde ahlaktan vazgeçer; yine toplumun empoze ettiği sözde değerlerden vazgeçer; toplumun verdiği bilgiden vazgeçer. Toplumdan vazgeçmez, ama toplumun ona verdiği her şeyden vazgeçer. Gerçek vazgeçiş budur.
İsyankar, savaşarak, mücadele ederek toplumda yaşar. Kalabalıkta kalmak ve kalabalığa itaat etmemek, ama kendi bilincine itaat etmek, büyüme için inanılmaz bir fırsattır. İçindeki potansiyeli dışarı çıkarmanı sağlar; sana itibar kazandırır.
İsyankar bir savaşçıdır. Ama Himalayalardaki bir mağarada nasıl bir savaşçı olabilirsin? Kiminle savaşacaksın? İsyankar toplumda kalır, ama artık toplumun bir parçası değildir. Bu onun vazgeçişi, isyanıdır. İnatçı değildir, dik başlı değildir, egoist değildir; körü körüne savaşmaz.
Evet doğru bir şey görürse, ona boyun eğer; ama kendi doğruluk hissine boyun eğer, başkaları tarafından verilen buyruklara değil. Ve eğer doğru olmadığını görürse, başkaldırır, bedeli ne olursa olsun. Çarmıha gerilmeyi kabul edebilir, ama hiçbir spiritüel köleliği kabullenmeycektir. Eğer yüreği hayır diyorsa, ona evet dedirtmenin hiçbir yolu yoktur. Onu ölürebilirsin, ama isyankar ruhunu yok edemezsin.
Patronunuzla geçinmede güçlük yaşıyorsanız. “duygu yöneltimi” veya aktarımı yaşıyor olabilirsiniz. Duygu aktarımı, geçmişte kalmış, bitmemiş bazı işlere ait olan gerçek duyguları şimdiki zamana ve kişilere aktarmak anlamına gelir. Duygu aktarımı, patronlara karşı sıkça duyulur çünkü onlar otoriteyi temsil eden figürlerdir. İşveren-çalışan ilişkisi, otoriteyle olan sürtüşmelerinizi tetikleyebilir. Mevcut ilişkiniz için uygun olmayan sert tepkiler verebilirsiniz. Patronunuzun, [...]
Ho’oponopono Yöntemini son zamanlarda sıkça duymaya başladık, birçoklarımıza göre telaffuzu zor gelen bir cümle ama kazandırdıkları ve kattığı değerler bir mucize. Joe Vitale’nin Dr.Ihaleakala Hew Len’den öğrenerek Zero Limit kitabında anlattığı şekliyle aktarıyorum. Bu yöntem; karşımızdaki insanın yaşadığı duyduğumuz öğrendiğimiz anda bizim sorunumuz olarak algılayıp kendi içimizde bundan arınarak karşımızdakini de arındırma yolunu öğretiyor. Sadece [...]
Olaylara hangi anlamı verip tepki göstereceğimize paradigmamız (mantalitemiz, zihniyetimiz) belirler. Paradigma en kısa ifadeyle “dünya görüşü” demektir. Peki dünya görüşümüz nelerden etkilenir. İnanç ve değerlerimiz başımıza gelenleri yorumlayış şeklimizi etkiler. Başımıza gelen olaylara, o tür olaylara ilişkin inançlarımıza göre anlam veririz. Kafamızın içindeki köşe yazarımız, olayları kendi mantalitemize göre bize yorumlar. Bu süreçte inançlarımız olumlu [...]
Süper Beyin Çözümleri Zehirli İnançları Değiştirmek 1- Bütün bunlar benim hatam. Bunun yerine şöyle düşünebilirsiniz: Bu benim hatam değil, kimsenin hatası değil. Hata henüz kesin olarak belirlenmedi ve kimsenin hatası olmayabilir veya hata bumak işe yaramıyor, çözüme odaklanmalıyız. 2-Yeterince iyi değilim. Bunun yerine şöyle düşünebilirsiniz: Ben yeterince iyiyim, kendimi başkalarıyla kıyaslamaya ihtiyacım yok. Mesele iyi ya da kötü olmak [...]
OSHO DEĞİŞİM
Geçmiş, “sorumluluk” sözcüğünün güzelliğini yok etti. Bunu neredeyse göreve denk bir hale getirdik; aslında öyle değil. Görev, spirütel köleliğin bir parçası olarak gönülsüz bir şekilde yapılır. Büyüklerine olan görevlerin, eşine olan görevlerin, çocuklarına olan görevlerin. Bunlar sorumluluk değildir. “Sorumluluk” (responsibility) sözcüğünü anlamak çok önemlidir. Responsibility sözcüğünü bölelim: Response (tepki) ve ability (beceri).
İki şekilde hareket edersin; biri etki, diğeri tepkidir. Etki, geçmiş koşullarından kaynaklanır; mekaniktir. Tepki ise varlığından, farkındalığından ve bilincinden gelir; mekanik değildir. Tepki verme becerisi, büyümenin en önemli ilkelerinden biridir. Hiçbir düzeni ya da komutu izlemezsin, sadece farkındalığını izlersin. Bir ayna gibi, durumu yansıtıp ona tepki vererek yaşarsın; hafızandan ya da geçmişteki benzer tecrübelerden değil. Tepkilerini tekrarlamazsın, bu anda, yeni, taze bir şekilde hareket edersin. Ne durum eskidir, ne desenin tepkin. Her ikisi de yenidir. Bu beceri, isyanın niteliklerinden biridir.
Dünyadan vazgeçerek, ormanlara, dağlara kaçarak, bir öğrenme fırsatından kaçarsın. Himalayalarda bir mağarada, hiçbir sorumluluğun olmayacak. Ama unutma, sorumluluk olmadan büyüyemezsin. Bilincin olduğu yerde kalır. Gelişmek için, sorumluluğun zorluklarıyla yüzleşilmeli, karşılaşılmalı ve onlar kabullenilmelidir.
Kaçaklar korkaklardır. İsyankarlar değil. Gerçi bugüne kadar onların isyankar ruhlar olduğu öğretildi. Ama değiller, onlar sadece korkaktırlar. Yaşamla baş edemezler. Zaaflarını, kırılganlıklarını bilirler ve kaçmanın daha iyi olduğunu düşünürler; çünkü o zaman zaaflarınla, zayıflıklarınla yüzleşmek zorunda kalmazsın. Hiçbir zorluk yaşamazsın. Ama zorluklar olmadan, nasıl büyüteceksin?
Hayır, isyankar dünyadan ve toplumdan vazgeçmez. Ama başka şeylerden kesinlikle vazgeçer. Ona, toplum tarafından empoze edilen sözde ahlaktan vazgeçer; yine toplumun empoze ettiği sözde değerlerden vazgeçer; toplumun verdiği bilgiden vazgeçer. Toplumdan vazgeçmez, ama toplumun ona verdiği her şeyden vazgeçer. Gerçek vazgeçiş budur.
İsyankar, savaşarak, mücadele ederek toplumda yaşar. Kalabalıkta kalmak ve kalabalığa itaat etmemek, ama kendi bilincine itaat etmek, büyüme için inanılmaz bir fırsattır. İçindeki potansiyeli dışarı çıkarmanı sağlar; sana itibar kazandırır.
İsyankar bir savaşçıdır. Ama Himalayalardaki bir mağarada nasıl bir savaşçı olabilirsin? Kiminle savaşacaksın? İsyankar toplumda kalır, ama artık toplumun bir parçası değildir. Bu onun vazgeçişi, isyanıdır. İnatçı değildir, dik başlı değildir, egoist değildir; körü körüne savaşmaz.
Evet doğru bir şey görürse, ona boyun eğer; ama kendi doğruluk hissine boyun eğer, başkaları tarafından verilen buyruklara değil. Ve eğer doğru olmadığını görürse, başkaldırır, bedeli ne olursa olsun. Çarmıha gerilmeyi kabul edebilir, ama hiçbir spiritüel köleliği kabullenmeycektir. Eğer yüreği hayır diyorsa, ona evet dedirtmenin hiçbir yolu yoktur. Onu ölürebilirsin, ama isyankar ruhunu yok edemezsin.
Diğer Yazılar
SINIRLAR
HO’OPONOPONO TEKNİĞİ
BAŞINIZA GELEN OLAYLARI YORUMLAMA ŞEKLİMİZ NELERE BAĞLIDIR?
SÜPER BEYİN