Gerçek ve verimli bir enerji, az ama düzenli çabanın bir ürünüdür ve bu bağlamda, az ama düzenli bir çaba dışındaki her eylem tembellik olarak değerlendirilebilir. Düzenli çalışma, hedefe doğru düzenli yönlendirmeyi de beraberinde getirir. Bu nedenledir ki irademizin gücü, çok çaba harcamak yerine; zihnimizin tüm yeteneklerini ve gücünü tek bir amaca yönlendirdiğimiz zaman ortaya çıkar.
Çok sık görülen bir tembellik türünden bahsedelim. Nadiren tembellik eden, hayat dolu, neşeli ve enerjik bir öğrenci düşünün. Gün boyunca jeoloji üzerine kitaplar ve Brunetiera’in Racine hakkında yazdığı bir makaleyi okumaktadır. Bazı günlüklerine tekrar göz atar, aldığı notları okur, yazdığı yazıların üzerinden geçer ve yabancı dilden birkaç sayfa tercüme yapar. Bir an için bile boş durmaz. Arkadaşları onun bu çalışma gücüne hayrandır. Ancak biz, bu adamın tembel olduğunu söyleyeceğiz. Psikologlara göre çalışma konularının çokluğu ve çeşitliliği geçici ilgiye işaret etmektedir. Bu genç anlık odaklanma konusunda iyidir ancak bir şeyle gönüllü olarak ilgili olma konusunda başarısızdır. Bu çeşitli konulara karşı duyulan ilgi, irade zayıflığı göstergesinden başka bir şey değildir. Bu öğrenci bizim için, oldukça sık görülen tembellik türünün canlı bir örneğidir. Biz onlara “dağınıklar” diyoruz. Farklı yerlerin ziyaret edildiği bu “ruhsal yolculuklar” insana keyif verse de aslında ufak gezintilerden fazlası değillerdir.
Fransız yazar Pierre Nicole, bu insanlar için “sinek zihinler” tabirini kullanmaktadır. Yani bir sinek gibi amaçsızca bir oraya , bir buraya konan zihinler. Bir diğer yazar Fenelon ise bu insanları “rüzgarlı bir yerde yanan mum”a benzetmektedir.
Zihni dağınık insanların en büyük sorunu, çabalarını kalıcı hale getirebilmek için hiç zamanları kalmamasıdır. Eğer aklımıza gelen ve bize fayda sağlayabilecek fikirlere, sahibi olduğumuz otele gelen, geçici misafirlermiş gibi muamele edersek, fikirlerimiz de tıpkı o misafirler gibi gelip geçer ve bir süre sonra hiç gelmemişler gibi unutulurlar. Bir sonraki bölümde, gerçek bir zihinsel çalışmanın, tüm çabamızı tek bir hedefe yönlendirdiğimizde mümkün olacağını göreceğiz.
Herhangi bir şey için gerçekten çaba göstermenin zorluğu, insanın tüm güçlerini ona yönlendireceği, belli bir hedef için düzenli bir kişisel çaba da göstermek zorunda kalmasıdır. Aslında bu çaba, bir eser yaratmak ya da bir buluş yapmak için gereken şeydir. Kişisel çabanın zor olmasının sebebi bir bütünlük ve koordinasyon gerektiriyor olmasıdır. Kişisel çaba ve koordinasyon, zihnimizi çalıştırmamız için ihtiyacımız olan, ayrılmaz bir bütündür. Bu nedenledir ki bu tarz bir çalışmanın, geleceğin yöneticileri olabilecek günümüz öğrencilerine neden zor geldiğini anlayabiliyoruz.
Örnek verecek olursak, felsefe öğrencileri, final sınavları onları teşvik ettiği sürece iyi öğrencilerdir. Çok çalışırlar ve genellikle üstlerine düşeni yaparlar. Ancak çok yazıktır ki düşünmeyi pek beceremezler. İçlerindeki tembellik, iş kelimelerle düşünmeye geldiğinde kendini gösterir. Ayrıca, psikoloji dersi için çalışırken, aslında derste yazılanları hayata geldikleri günden beri kullanıyor ve zaten biliyor olduklarının da farkında değillerdir. Mösyö Jourdain bunu “ne konuştuğunu bilmeden konuşmak” olarak tanımlar. Kendilerini inceleyip kişisel hayatlarından örnek bulsalar, kitaplardaki bilgileri ezberlemekten daha yoğun ve etkili bir şey yapmış olurlardı.
Başarısızlığa uğramayacağınızı bilseydiniz ne yapardınız? Bu soruyu şimdi düşünün. Başarısız olmayacağınızı bilmek, sizin davranışlarınızı değiştirmeyecek midir? Bu da sizin istediğiniz şekilde davranmanıza neden olmaz mı? Öyleyse sizi bundan alıkoyan nedir? Hayır kelimesidir. Başarılı olmak için reddedilmenin üstesinden nasıl geleceğinizi bilmek zorundasınız. Reddedilmeyi bütünüyle yok etmenin yollarını öğrenin. Bir zamanlar bir yüksek atlayıcıyla birlikte çalışmıştım. Olimpiyatlarda [...]
Birçok insan “imgeleme” teriminin tam olarak ne anlama geldiğini merak eder. Bazıları ise gözlerini kapatıp imgeleme yapmaya çalışırken gerçekten zihinsel bir görüntü ya da resim “göremedikleri”için kaygılanırlar. “İmgeleme” terimine saplanıp kalmayın sakın.Zihinsel olarak bir görüntü, bir resim görmek kesinlikle gerekli değildir. Bazıları gözlerini kapatıp bir şeyleri imgelediklerinde çok net ve keskin görüntüler gördüklerini söylerler. Diğerleri [...]
Egonuza bir isim verin ve onu bu yeni oyununuza inandırın. DAREL RUTHERFORD Egonuza ilk olarak objektif bir gözlemci olmak ve kendinize aslında egonuzun gerçek siz olmadığınızı hatırlatacaksınız. Sonra düşüncelerinizin sorumluluğunu alarak, zihin konuşmalarını dinleyecek, kızgınlık, korku, kendinden şüphe etme ve endişe gibi tepkisel duygularınıza farkındalıkla yaklaşacaksınız. Kontrolü ele aldığınızda, egonuzla konuşun, onu koyduğunuz bu son [...]
Hayatınızda izleyeceğiniz yol, bilinçli ya da bilinçsiz olarak titreşimsel rezonans içerisinde girerek hayatınıza dahil edeceğiniz şeylerin sonucunda ortaya çıkan enerjik yaratımın sonucudur. İdeal olan elbette ki bunu bilinçli bir şekilde yapmak istemenizdir.Hayatınızın aşırı tutkunu olduğunuz şeylerle aynı denkliğe gelebilmesi için, kederinizi birfiil şekillendirmek istersiniz, çünkü bu sadece “gerçek tutkunuzu yada amacınızı” belirtmek için çaba sarf [...]
İRADE EĞİTİMİ
Gerçek ve verimli bir enerji, az ama düzenli çabanın bir ürünüdür ve bu bağlamda, az ama düzenli bir çaba dışındaki her eylem tembellik olarak değerlendirilebilir. Düzenli çalışma, hedefe doğru düzenli yönlendirmeyi de beraberinde getirir. Bu nedenledir ki irademizin gücü, çok çaba harcamak yerine; zihnimizin tüm yeteneklerini ve gücünü tek bir amaca yönlendirdiğimiz zaman ortaya çıkar.
Çok sık görülen bir tembellik türünden bahsedelim. Nadiren tembellik eden, hayat dolu, neşeli ve enerjik bir öğrenci düşünün. Gün boyunca jeoloji üzerine kitaplar ve Brunetiera’in Racine hakkında yazdığı bir makaleyi okumaktadır. Bazı günlüklerine tekrar göz atar, aldığı notları okur, yazdığı yazıların üzerinden geçer ve yabancı dilden birkaç sayfa tercüme yapar. Bir an için bile boş durmaz. Arkadaşları onun bu çalışma gücüne hayrandır. Ancak biz, bu adamın tembel olduğunu söyleyeceğiz. Psikologlara göre çalışma konularının çokluğu ve çeşitliliği geçici ilgiye işaret etmektedir. Bu genç anlık odaklanma konusunda iyidir ancak bir şeyle gönüllü olarak ilgili olma konusunda başarısızdır. Bu çeşitli konulara karşı duyulan ilgi, irade zayıflığı göstergesinden başka bir şey değildir. Bu öğrenci bizim için, oldukça sık görülen tembellik türünün canlı bir örneğidir. Biz onlara “dağınıklar” diyoruz. Farklı yerlerin ziyaret edildiği bu “ruhsal yolculuklar” insana keyif verse de aslında ufak gezintilerden fazlası değillerdir.
Fransız yazar Pierre Nicole, bu insanlar için “sinek zihinler” tabirini kullanmaktadır. Yani bir sinek gibi amaçsızca bir oraya , bir buraya konan zihinler. Bir diğer yazar Fenelon ise bu insanları “rüzgarlı bir yerde yanan mum”a benzetmektedir.
Zihni dağınık insanların en büyük sorunu, çabalarını kalıcı hale getirebilmek için hiç zamanları kalmamasıdır. Eğer aklımıza gelen ve bize fayda sağlayabilecek fikirlere, sahibi olduğumuz otele gelen, geçici misafirlermiş gibi muamele edersek, fikirlerimiz de tıpkı o misafirler gibi gelip geçer ve bir süre sonra hiç gelmemişler gibi unutulurlar. Bir sonraki bölümde, gerçek bir zihinsel çalışmanın, tüm çabamızı tek bir hedefe yönlendirdiğimizde mümkün olacağını göreceğiz.
Herhangi bir şey için gerçekten çaba göstermenin zorluğu, insanın tüm güçlerini ona yönlendireceği, belli bir hedef için düzenli bir kişisel çaba da göstermek zorunda kalmasıdır. Aslında bu çaba, bir eser yaratmak ya da bir buluş yapmak için gereken şeydir. Kişisel çabanın zor olmasının sebebi bir bütünlük ve koordinasyon gerektiriyor olmasıdır. Kişisel çaba ve koordinasyon, zihnimizi çalıştırmamız için ihtiyacımız olan, ayrılmaz bir bütündür. Bu nedenledir ki bu tarz bir çalışmanın, geleceğin yöneticileri olabilecek günümüz öğrencilerine neden zor geldiğini anlayabiliyoruz.
Örnek verecek olursak, felsefe öğrencileri, final sınavları onları teşvik ettiği sürece iyi öğrencilerdir. Çok çalışırlar ve genellikle üstlerine düşeni yaparlar. Ancak çok yazıktır ki düşünmeyi pek beceremezler. İçlerindeki tembellik, iş kelimelerle düşünmeye geldiğinde kendini gösterir. Ayrıca, psikoloji dersi için çalışırken, aslında derste yazılanları hayata geldikleri günden beri kullanıyor ve zaten biliyor olduklarının da farkında değillerdir. Mösyö Jourdain bunu “ne konuştuğunu bilmeden konuşmak” olarak tanımlar. Kendilerini inceleyip kişisel hayatlarından örnek bulsalar, kitaplardaki bilgileri ezberlemekten daha yoğun ve etkili bir şey yapmış olurlardı.
Diğer Yazılar
HAYIR VE EVET DİYEBİLMEK
NASIL İMGELEME YAPMALI?
EGONUZA BİR İSİM VERME
SEÇME ŞANSIMIZ DAİMA VAR