Olaylara hangi anlamı verip tepki göstereceğimize paradigmamız (mantalitemiz, zihniyetimiz) belirler. Paradigma en kısa ifadeyle “dünya görüşü” demektir. Peki dünya görüşümüz nelerden etkilenir.
İnanç ve değerlerimiz başımıza gelenleri yorumlayış şeklimizi etkiler.
Başımıza gelen olaylara, o tür olaylara ilişkin inançlarımıza göre anlam veririz. Kafamızın içindeki köşe yazarımız, olayları kendi mantalitemize göre bize yorumlar. Bu süreçte inançlarımız olumlu ya da olumsuz “ön-yargı” işlevi görürler.
O anlık psikolojik durumumuz, olayları yorumlamamızı etkiler.
Başımıza gelen olayları, o anda içinde bulunduğumuz ruh haline göre yorumlarız. Aynı olayı korku anında başka, neşeli anlarımızda başka türlü yorumlarız. Duygularımız gözlüğümüzü buğulandıran sıcak hava gibidir, görüş mesafemizi ve şeklimizi etkiler.
Konuyla ilgili bilgi ve tecrübelerimiz yorum şeklimizi etkiler.
Bir konuyu yorumlarken o konuyla ilgili zihnimizdeki verileri kullanarak karar veririz. Zihinsel arşiv kayıtlarımızdaki “o anda erişilebilir ”bilgi ve tecrübeler, başımıza gelen ne anlam vereceğimizi önemli oranda etkiler.
O andaki vücut kimyamız olayları algılamamızı etkiler.
Sağlık durumunuzla ilgili veriler, dünyayı görüş şeklimizi de etkiler. Kan şekerimiz, tansiyonumuz, su içme ve kafein alma miktarımız hayatı algılayış biçimimizi etkiler. Başımıza gelen ani bir olayı, çok uykusuz bir günümüzde farklı, iyi uyumuş bir günümüzde farklı karşılarız. Olayları çoğu kez olduğunu gibi değil, o anda olduğumuz gibi görürüz.
Burada kritik detay şudur; Atalet kendini büyüten küçük döngüler halinde çalışır. Atalet duygusunu yaşayan kişiler hemen her olayı kendilerini atalete düşürecek şekilde yorumlama eğilimindedirler. Bu da ataletin yerleşik düzene geçmesini sağlar.
Geçmiş, “sorumluluk” sözcüğünün güzelliğini yok etti. Bunu neredeyse göreve denk bir hale getirdik; aslında öyle değil. Görev, spirütel köleliğin bir parçası olarak gönülsüz bir şekilde yapılır. Büyüklerine olan görevlerin, eşine olan görevlerin, çocuklarına olan görevlerin. Bunlar sorumluluk değildir. “Sorumluluk” (responsibility) sözcüğünü anlamak çok önemlidir. Responsibility sözcüğünü bölelim: Response (tepki) ve ability (beceri). İki şekilde hareket [...]
Patronunuzla geçinmede güçlük yaşıyorsanız. “duygu yöneltimi” veya aktarımı yaşıyor olabilirsiniz. Duygu aktarımı, geçmişte kalmış, bitmemiş bazı işlere ait olan gerçek duyguları şimdiki zamana ve kişilere aktarmak anlamına gelir. Duygu aktarımı, patronlara karşı sıkça duyulur çünkü onlar otoriteyi temsil eden figürlerdir. İşveren-çalışan ilişkisi, otoriteyle olan sürtüşmelerinizi tetikleyebilir. Mevcut ilişkiniz için uygun olmayan sert tepkiler verebilirsiniz. Patronunuzun, [...]
Başarısızlığa uğramayacağınızı bilseydiniz ne yapardınız? Bu soruyu şimdi düşünün. Başarısız olmayacağınızı bilmek, sizin davranışlarınızı değiştirmeyecek midir? Bu da sizin istediğiniz şekilde davranmanıza neden olmaz mı? Öyleyse sizi bundan alıkoyan nedir? Hayır kelimesidir. Başarılı olmak için reddedilmenin üstesinden nasıl geleceğinizi bilmek zorundasınız. Reddedilmeyi bütünüyle yok etmenin yollarını öğrenin. Bir zamanlar bir yüksek atlayıcıyla birlikte çalışmıştım. Olimpiyatlarda [...]
Gerçek ve verimli bir enerji, az ama düzenli çabanın bir ürünüdür ve bu bağlamda, az ama düzenli bir çaba dışındaki her eylem tembellik olarak değerlendirilebilir. Düzenli çalışma, hedefe doğru düzenli yönlendirmeyi de beraberinde getirir. Bu nedenledir ki irademizin gücü, çok çaba harcamak yerine; zihnimizin tüm yeteneklerini ve gücünü tek bir amaca yönlendirdiğimiz zaman ortaya çıkar. [...]
BAŞINIZA GELEN OLAYLARI YORUMLAMA ŞEKLİMİZ NELERE BAĞLIDIR?
Olaylara hangi anlamı verip tepki göstereceğimize paradigmamız (mantalitemiz, zihniyetimiz) belirler. Paradigma en kısa ifadeyle “dünya görüşü” demektir. Peki dünya görüşümüz nelerden etkilenir.
İnanç ve değerlerimiz başımıza gelenleri yorumlayış şeklimizi etkiler.
Başımıza gelen olaylara, o tür olaylara ilişkin inançlarımıza göre anlam veririz. Kafamızın içindeki köşe yazarımız, olayları kendi mantalitemize göre bize yorumlar. Bu süreçte inançlarımız olumlu ya da olumsuz “ön-yargı” işlevi görürler.
O anlık psikolojik durumumuz, olayları yorumlamamızı etkiler.
Başımıza gelen olayları, o anda içinde bulunduğumuz ruh haline göre yorumlarız. Aynı olayı korku anında başka, neşeli anlarımızda başka türlü yorumlarız. Duygularımız gözlüğümüzü buğulandıran sıcak hava gibidir, görüş mesafemizi ve şeklimizi etkiler.
Konuyla ilgili bilgi ve tecrübelerimiz yorum şeklimizi etkiler.
Bir konuyu yorumlarken o konuyla ilgili zihnimizdeki verileri kullanarak karar veririz. Zihinsel arşiv kayıtlarımızdaki “o anda erişilebilir ”bilgi ve tecrübeler, başımıza gelen ne anlam vereceğimizi önemli oranda etkiler.
O andaki vücut kimyamız olayları algılamamızı etkiler.
Sağlık durumunuzla ilgili veriler, dünyayı görüş şeklimizi de etkiler. Kan şekerimiz, tansiyonumuz, su içme ve kafein alma miktarımız hayatı algılayış biçimimizi etkiler. Başımıza gelen ani bir olayı, çok uykusuz bir günümüzde farklı, iyi uyumuş bir günümüzde farklı karşılarız. Olayları çoğu kez olduğunu gibi değil, o anda olduğumuz gibi görürüz.
Burada kritik detay şudur; Atalet kendini büyüten küçük döngüler halinde çalışır. Atalet duygusunu yaşayan kişiler hemen her olayı kendilerini atalete düşürecek şekilde yorumlama eğilimindedirler. Bu da ataletin yerleşik düzene geçmesini sağlar.
Diğer Yazılar
OSHO DEĞİŞİM
SINIRLAR
HAYIR VE EVET DİYEBİLMEK
İRADE EĞİTİMİ